Bu coğrafyanın tartışmasız en büyük mimarı olan Mimar Koca Sinan’ın, susuz İstanbul’a su getirdiğini, yalnız susuz öldüğünü biliyor muydunuz? Anlatayım.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde İstanbul’da artan nüfus sebebiyle su sorunu yaşanır. Dönemin mimarbaşı Mimar Koca Sinan bu sorunu çözebileceğini söyler ve başlar İstanbul’u tavaf etmeye ve İstanbul’un dışındaki suları Kağıthane civarına toplar. Oradan da dere içlerine küçük geçitler yaparak eski İstanbul’a getirir.
Tam 40 çeşme meydanlarda gürül gürül akmaya başlar. O devirde musluk olmadığından sular durmadan gece gündüz akar. Ve İstanbul’da ilk defa lüle denilen musluklar bu çeşmelere yerleştirilir.
Ve bu durumun kaosa neden olmasını istemeyen Kanuni, bir ferman çıkarır: “İstanbul meydanlarındaki umumi çeşmeler halkın malıdır. Hiç kimse çeşmelerden yeraltı suyunu evine gizlice çekmeyecek,” der.
Fakat bir kişi bu fermandan istisna olarak ayrılır: İstanbul’a su getiren Mimar Koca Sinan.
Mimar Sinan, padişahın izniyle evine su çeker. 99 yaşına kadar da bu çeşmeyi kullanır. Gel zaman git zaman, Kanuni ölür, nice devlet adamları Hakk’ın rahmetine kavuşur. Ama Allah’ın uzun ömür verdiği Koca Sinan hayatına devam eder ama İstanbul değişmiştir. Yöneticiler artık eski yöneticiler değildir.
Bir gün Koca Sinan, Topkapı’ya huzura çağırılır. Yöneticilerden biri, “İstanbul’da eve su çekmek yasaktır ama senin evinde su var,” derler. Sinan hemen durumu anlatır: “Cennetmekan Kanuni Sultan Süleyman’ın kendi isteğiyle yapıldı o çeşme,” der.
Sinan’ın bu savunmasına karşı yönetici, “Var mı elinde yazılı bir ferman?” diye sorar.
Sinan’ın elinde bir ferman yoktur. O zamanlar cihan padişahından ileride olacak sorunlar için ferman istemeye cesaret edememiştir, zira padişahın sözü senettir. Evine suyu izinsiz çektiği ve ahali de rahatsız olduğundan dolayı Mimar Koca Sinan’ın suyu kesilir.
Aradan bir sene geçer, Sinan artık ölmek üzeredir. Başında duranlar son nefesini vermeden Sinan’a su içirmek ister ama bahçedeki su kesilmiştir. Meydana su çekmeye gidip gelindiğinde ise Sinan çoktan ölmüştür.
Yetmez, Sinan’ın bu yaşadıkları yetmez. Mezarında da Sinan’a rahat yoktur. Yıl 1935 olur. Sinan hakkında “Türk değildi” söylentileri çıkar. Bunun üzerine Sinan’ın mezarı açılır, kafatası alınır ve gerekli testler yapılır. Sonuç pozitiftir. Mimar Sinan kafa yapısı itibariyle Türk’tü denilir. Peki sonrasında ne mi oldu?
İstanbul’a su getiren ve susuz ölen Mimar Koca Sinan’ı, incelenen kafatası kaybedildiğinden dolayı 1935’ten beri biz, kafatassız bir şekilde mezarında yatırıyoruz.